zaman mı bize nankör, biz mi zamana
karşı nankör, anlayamadım!..
çocukluğumuz
daha dün gibi, yarınlar tükenmiş
büyümeyi
beklerken, yüzümüzde çizgiler çoktan belirmiş.
çocuk
ruhumuzla kurduğumuz hayallerin renklerinden sıyrılıvermişiz,bir bir!
ümitlerimiz
bir çift bilinmezde kaybolup gitmiş.
büyümek zor
değil, sabırsızlanmaksa yersiz,
asıl zor
olan, bu olgunluğa katlanmak imiş!..
hayal
kurmanın saçmalığını anlamak, gerçeğe yüzünü dönmek,
avuçlarımız
umudunu yitirmişken, yarını umutla bekler gibi yapmak, en zor olanı...
hayat bir
noktaya kadar düz bir çizgi, belkide biz öyle, toz pembe, engebesiz gördük
yokuşları
kafamızı
kaldırmadan ilerledik kanımız delice çağlarken.
sonra gerçeğe
selam durduk bir yokuşun başlangıcında!..
yinede
belkiler sığdırdık onca imkansızın arasına
inanmak
istedik, yada inanmış gibi yapmak daha kolay gibiydi; eski dediğimiz o kısacık
zaman da
ayaklarımız
yaralandı, kan
revan içinde kaldı kalbimiz
bir avuç tuzu
elerimizle bastık yaralarımıza, gözlerimizde kanlı yaşlarla.
yalnızdık,
koca bir kalabalık ortasında yapayalnız, yalnızlığın en zor yıllarının
ucundaydık
biz fırtınaya
kandık, habersizdik uzak diyarların sarp sokaklarından
savruldu
zaman avuçlarımızdan ve bakakaldık ardından.
geri
dönülebilir sanmıştık katettiğimiz yollardan, yanılmışız!..
yol uzun,
zaman kısa,ne mümkün yol almak bunca acıyla
sonunda adres
değiştirdi hayatlarımız...
biliyorum
bundan sonrası daha hızlı ve daha kısa, bir o kadar yorucu
bakışlarımız
renksiz, bunu anlatmaya çalışan kelimeler kifayetsiz olacak yarınlarımızda.
bir ilaç
sunulacak,
evet!..
bir ilaç
sunulacak dışı altın içi paslı bir kapta
her yudumunda
harf harf eksilip, tümceler boyu susacağız
okunmamış
şiirlerle dolacak sayfalar ve telaffuzda susup,
satırlar boyu
konuşmaya çaresiz, alışacağız!..