Yalnızlığınla başbaşa kaldığını geceleri anlar insan..
Güneş battığında herkes sevdiklerinin yanına çekildiğinde, başını göğsüne koyup
uyuyacağı , omzuna yaslanıp hayallere dalacağı insanların yanına.. Belki de
kavuşma umuduyla yanıp tutuştuklarının yanına, rüyalarında.. Benim gibilerse,
kolu kanadı kırık dolaşmakta şarkılarda şiirlerde. Ne hayalinde bir kahramanı,
ne sarılabileceği sıcak kollar ne bakabileceği yüreğine dokunan
gözler..
Yalnızlık tek dostum tek sırdaşım.. Soğuk ama vefakar
yoldaşım, ömrüm boyunca onu terketsem bile yanımdan ayrılmayan ebedi dostum.. Ne
ihaneti var ne üzmesi.. Severim ben yalnızlığımı, karışanı görüşeni de olmaz
hem..
Belki de zorlandım yalnızlığımı sevmeye.. İnsan
sevdiklerini elde edemeyince, elde ettiklerini seviyor n’apsın.. Benim de elimde
kalan tek şey yalnızlık oldu, onu sevmeyeyim de ne yapayım.. Vefasız yari mi,
vefasız yareni mi seveyim...
İşte bunlara bağlı olarak en son unutmaya başladığında,
belki unutmak da değil, yokluğunu kabullendiğinde yalnızlığı da kabullenmiş
oluyorum.. Gülüyorum bir süre sonra hatta, İlhan İrem’den boşver boşver arkadaş
dinliyorum falan, iyileştim gibi görünüyor.. Ne olursa olsun işte hayat devam
ediyor, ama bu yaşantı göle maya çalmak gibi oluyor.. Amaçsız ve sonucu
değişmeyecek olan...
Şimdilerde denize savrulan belki sevgiliye ulaşır diye
umut yüklü olan cam şişeler gibiyim... İçi anlamla dolu, ama gideceği yolu
bilmeyen, hedefine ulaşamadan kayalıklara vurup parçalanacak olan...

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder